Toyota Motor Corporation yılda 4 milyonu aşan araç satışıyla bugün dünyanın en büyük otomobil üreticilerinden biridir. Ancak Toyota Motor Corporation bir otomobil devi olmasından çok, Japon modeli “Toyota Üretim Sisteminin” doğduğu geliştiği ve dünyaya yayıldığı şirket olarak ayrıcalık kazanmıştır.
1940’lı yıllarda Toyota Motor Company arkasında 1 yıllık bir geçmişi bulunan tamamen marjinal bir işletmeydi. Dev Amerikan şirketlerinin doldurduğu otomobil piyasasında sesi soluğu çıkmıyordu. Ürettiği otomobillerin toplamı, Ford’un Rourge’deki fabrikalarında tek bir günde ürettiği üretimin yarısı bile (Ford’un 7000 araçlık Üretimine karşı 2685) değildi. 1950 yılında Toyota’nın ürettiği toplam 11706 araç (çoğunluğu kamyonet) dahi General Motors’un 4 milyon, Ford’un 2 milyon araçlık üretiminin yanında hala çok küçük kalmaktaydı. Kiichiro Toyoda 1952 yılında öldüğünde Toyota henüz hedeflediği idealin çok uzağındaydı. Ancak Toyota Üretim Sistemi Toyota fabrikalarında tamamıyla kökleşmişti. Dünya ise henüz sistemle ilgili görünmüyordu. Gözlerin Japonya’ya çevrilmesi 1974’deki petrol kriziyle başladı. Ohno’nun ifadesiyle dünyanın Toyota’da olan bitene uyanması için petrol krizi gibi bir travma gerekiyordu.
Toyota Motor Company 1980’li yılların başında, piyasaya sürdüğü 3,5 milyon otomobille – Batı’daki en büyük rakiplerinden on kat az işçiyle- dünya üreticileri arasında bir anda ikinci sıraya yerleşti. Bu aynı zamanda Japon otomobil endüstrisinin Amerikan otomobil endüstrisini geçtiği tarihi andı ( 11 milyona karşı 8 milyon) ve bu başarıya en büyük katkıyı sağlayan şirket Toyota Motor Company idi.
Bu başarının temelinde pek çok etken yatmaktadır. Toyota geliştirdiği üretim sistemiyle stokları çok düşük düzeylere çekebilmiş, hata oranını rakiplerininkinden çok aşağılara indirebilmiştir (her yüz otomobilde Toyota’da 200-250, Fiat’ta 450-600, Ford’ta 400, Renault’da 400, Walkswagen’de 300). Toyota gelişimi sırasında başlangıçta 8 saati bulan kalıp değiştirme sürelerini 3 dakikaya indirebilmiştir. Toyota uyguladuğı farklı üretim modeli ile bir işçisinin üretkenliğini 1950’de yılda 2 den; 1960’da 14,8’e, 1970’de 19,4’e 1982 yılında ise 56’ya çıkartmayı başarmıştır. (Aynı dönemde Chrysler’de bir işçi yılda ortalama 16 otomobil üretebiliyordu. )
Toyota bugün kendi montaj zincirinden yılda ortalama 32 bin farklı modelde otomobil çıkarıyor. En küçük ayrıntılarda bile olsa bu otomobillerin hepsi farklı. Bir ayda birbirinin aynı yalnızca 11 model piyasaya sürülüyor. Müşterilerin herhangi bir Toyota satıcısına başvurarak tamamen kendi istekleri doğrultusunda tarifini verdiği ürünün fabrikadan çıkarak müşterinin eline ulaşması 12 günü geçmiyor. Yeni bir modelin projelendirilmesi Batılı endüstrilerde 4 yılı bulurken Toyota’da yaklaşık 2 yılı alıyor.
Bütün bunlar büyük ölçüde Taiichi Ohno’nun aklından ve felsefesinden çıkan bir dizi “üretici fikrin” sonucudur. Ohno özellikle üretim sisteminde karşılaşılan ve ürüne değer katmayan tüm faaliyetleri (muda) yok etmeye karşı giriştiği kararlı çalışma ve araştırmalarla bu başarının mimarı olmuştur.
Taiichi Ohno, Amerikan Modeli büyük parti üretimini çok iyi etüt etmiş ve pek çok ciddi eksikliği ve hataları olduğuna kanaat getirmişti. Bu modelde az sayıda çeşitten çok miktarlarda üretilerek kar maksimizasyonuna ulaşılmaya çalışılıyordu. Üretimin yapısı çok hantaldı ve maliyetleri artırıcı çok sayıda muda içeriyordu. Fakat 1970’lerin ortalarına kadar ekonominin hızlı bir büyüme trendi yakalamış olması ve talebin yeterliliği nedeniyle firmalar maliyetlerini fazlasıyla kurtaracak fiyatlarla ürünlerini satabiliyorlardı. Ohno çok sayıda çeşitten az miktarlarda üretebilecek şekilde hem mudalardan arınmış yalınlıkta, hem de yavaş büyüyen bir ekonomideki düşük talepleri karşılayabilecek esneklikte bir üretim sistemi geliştirmiştir.
Toyota Üretim Sistemi bugün tüm dünyada başarısı kanıtlanmış bir sistemdir. Sistemin Japonya dışında kültürlerdeki uygulamaları da ilgiyle takip edilmekte ve bu konuyla ilgili sayısız akademik çalışma yapılmaktadır. Biz bu ödevle poka-yoke ve otonomasyon(jidoka) konularını işleyecek olsak da bu iki kavramının Toyota üretim sisteminden ayrı değerlendirilemeyeceğini düşündüğümüzden Toyota üretim sisteminin temel kavram ve felsefesini de özetle yazmak gereğini görüyoruz.
1940’lı yıllarda Toyota Motor Company arkasında 1 yıllık bir geçmişi bulunan tamamen marjinal bir işletmeydi. Dev Amerikan şirketlerinin doldurduğu otomobil piyasasında sesi soluğu çıkmıyordu. Ürettiği otomobillerin toplamı, Ford’un Rourge’deki fabrikalarında tek bir günde ürettiği üretimin yarısı bile (Ford’un 7000 araçlık Üretimine karşı 2685) değildi. 1950 yılında Toyota’nın ürettiği toplam 11706 araç (çoğunluğu kamyonet) dahi General Motors’un 4 milyon, Ford’un 2 milyon araçlık üretiminin yanında hala çok küçük kalmaktaydı. Kiichiro Toyoda 1952 yılında öldüğünde Toyota henüz hedeflediği idealin çok uzağındaydı. Ancak Toyota Üretim Sistemi Toyota fabrikalarında tamamıyla kökleşmişti. Dünya ise henüz sistemle ilgili görünmüyordu. Gözlerin Japonya’ya çevrilmesi 1974’deki petrol kriziyle başladı. Ohno’nun ifadesiyle dünyanın Toyota’da olan bitene uyanması için petrol krizi gibi bir travma gerekiyordu.
Toyota Motor Company 1980’li yılların başında, piyasaya sürdüğü 3,5 milyon otomobille – Batı’daki en büyük rakiplerinden on kat az işçiyle- dünya üreticileri arasında bir anda ikinci sıraya yerleşti. Bu aynı zamanda Japon otomobil endüstrisinin Amerikan otomobil endüstrisini geçtiği tarihi andı ( 11 milyona karşı 8 milyon) ve bu başarıya en büyük katkıyı sağlayan şirket Toyota Motor Company idi.
Bu başarının temelinde pek çok etken yatmaktadır. Toyota geliştirdiği üretim sistemiyle stokları çok düşük düzeylere çekebilmiş, hata oranını rakiplerininkinden çok aşağılara indirebilmiştir (her yüz otomobilde Toyota’da 200-250, Fiat’ta 450-600, Ford’ta 400, Renault’da 400, Walkswagen’de 300). Toyota gelişimi sırasında başlangıçta 8 saati bulan kalıp değiştirme sürelerini 3 dakikaya indirebilmiştir. Toyota uyguladuğı farklı üretim modeli ile bir işçisinin üretkenliğini 1950’de yılda 2 den; 1960’da 14,8’e, 1970’de 19,4’e 1982 yılında ise 56’ya çıkartmayı başarmıştır. (Aynı dönemde Chrysler’de bir işçi yılda ortalama 16 otomobil üretebiliyordu. )
Toyota bugün kendi montaj zincirinden yılda ortalama 32 bin farklı modelde otomobil çıkarıyor. En küçük ayrıntılarda bile olsa bu otomobillerin hepsi farklı. Bir ayda birbirinin aynı yalnızca 11 model piyasaya sürülüyor. Müşterilerin herhangi bir Toyota satıcısına başvurarak tamamen kendi istekleri doğrultusunda tarifini verdiği ürünün fabrikadan çıkarak müşterinin eline ulaşması 12 günü geçmiyor. Yeni bir modelin projelendirilmesi Batılı endüstrilerde 4 yılı bulurken Toyota’da yaklaşık 2 yılı alıyor.
Bütün bunlar büyük ölçüde Taiichi Ohno’nun aklından ve felsefesinden çıkan bir dizi “üretici fikrin” sonucudur. Ohno özellikle üretim sisteminde karşılaşılan ve ürüne değer katmayan tüm faaliyetleri (muda) yok etmeye karşı giriştiği kararlı çalışma ve araştırmalarla bu başarının mimarı olmuştur.
Taiichi Ohno, Amerikan Modeli büyük parti üretimini çok iyi etüt etmiş ve pek çok ciddi eksikliği ve hataları olduğuna kanaat getirmişti. Bu modelde az sayıda çeşitten çok miktarlarda üretilerek kar maksimizasyonuna ulaşılmaya çalışılıyordu. Üretimin yapısı çok hantaldı ve maliyetleri artırıcı çok sayıda muda içeriyordu. Fakat 1970’lerin ortalarına kadar ekonominin hızlı bir büyüme trendi yakalamış olması ve talebin yeterliliği nedeniyle firmalar maliyetlerini fazlasıyla kurtaracak fiyatlarla ürünlerini satabiliyorlardı. Ohno çok sayıda çeşitten az miktarlarda üretebilecek şekilde hem mudalardan arınmış yalınlıkta, hem de yavaş büyüyen bir ekonomideki düşük talepleri karşılayabilecek esneklikte bir üretim sistemi geliştirmiştir.
Toyota Üretim Sistemi bugün tüm dünyada başarısı kanıtlanmış bir sistemdir. Sistemin Japonya dışında kültürlerdeki uygulamaları da ilgiyle takip edilmekte ve bu konuyla ilgili sayısız akademik çalışma yapılmaktadır. Biz bu ödevle poka-yoke ve otonomasyon(jidoka) konularını işleyecek olsak da bu iki kavramının Toyota üretim sisteminden ayrı değerlendirilemeyeceğini düşündüğümüzden Toyota üretim sisteminin temel kavram ve felsefesini de özetle yazmak gereğini görüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder